Kahve Tarihi
Günlük hayatımızda çeşitli versiyonlarını severek yudumladığımız kahvenin önemi oldukça büyüktür. Hazırlanış şekillerine göre sağladığı farklı aromalar, kültürel açıdan önemidir. Ayrıca sağlığa olan faydaları da bilinmektedir. Ancak kahve söz konusu olunca bu muhteşem içecek hakkında merak edilen pek çok konu vardır. Elbette ki bu konuların başında ise kahve tarihi yer almaktadır.
Kahve’nin Efsanevi Kökenleri
Günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olan kahvenin ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. Fakat çeşitli kaynaklarda bu konuda pek çok efsaneye rastlamak mümkündür. Bu efsanelerden bir tanesi, M.Ö.990-930 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen Süleyman Peygamber’e dayandırılmaktadır.
Söz konusu efsaneye göre; ahalisinin daha önce bilinmeyen bir hastalığa yakalandığıdır. Bir şehre uğrayan Süleyman peygamber, halkın bu sorununu çözmek istedi. Kendisine Cebrail melek tarafından bildirildiği üzere Yemen’den gelen kahve çekirdeklerini kavurmuştur. Bu sayede bölge halkını tekrardan sağlıklı hale getiren yeni bir içecek türü keşfetmiştir.
Kahvenin kökeni söz konusu olduğunda ilginç bir şekilde batı edebiyatında gördüğü ilgiden dolayı oldukça popüler bir başka efsane daha vardır. Halid isimli bir keçi çobanı bir gün keçilerini otlatıyormuş. Bu sırada bazı keçilerin garip bir bitkinin meyvelerini tükettiği fark edilmiştir. Bu yüzden bir takım uyarıcı etkiler yaşadıklarını fark eder.
Durumun sebebini merak eden Halid; bu meyveleri merakla denemiştir. Aynı uyarıcı etkileri yaşamasının üstüne, bir din adamına giderek durumu bildirmiştir. Daha sonraları bu meyveler üstünde bir kaç yapılmıştır. Ardından deney sonrasında bugünkü kahvenin ilk temelleri atılmıştır.
Kahvenin ilk kökenleri söz konusu olunca bu ve bunun gibi, farklı kültürlerden çok efsane mevcuttur. Bir içecek olarak kahvenin bahsedildiği ilk tarihi kayıtlar ve yaygınlık kazanması şu şekildedir;
Kahve Tarihi Kayıtları ve Yaygınlaşması
Bir içecek olarak kahve tarihi hakkında bahsedilen ilk kayıtlar, 15.yy’da Yemen’de yaşayan Ahmed el-Gaffar’a atıf edilmektedir. Bu kayıtlarda; Yemen’de bulunan bazı Sufi tarikatlarına bağlı üyelerin, dini ibadetlerini gerçekleştirirken uyanık kalabilmek için kahve çekirdeklerini kavurdukları ve bunu kaynatarak içtiklerinden bahsedilmektedir.
Kahvenin, Yemen’e nasıl geldiği konusunda çeşitli teoriler bulunmaktadır. Bu günümüzde gizemini koruyan bir konudur. Fakat bilinen bir gerçek varsa o da, bir içecek olarak kahvenin popülerleşmesinin bu noktadan sonra artık hız kazanmasıdır. 1470’li yıllarda kahve Aden bölgesine kadar yayıldı. 1510’da Kahire’ye ve 1511’de de Mekke bölgesine kadar yayılmaya devam etti. Sağladığı faydalar sayesinde kahve daha da bilinir oldu. 16.yy sonlarına gelindiğinde Ortadoğu bölgesinin geri kalanına, İran’a ve Kuzey Afrika’ya kadar yayılmıştır.
1600 yılı ve sonrasında ise ilk olarak İtalya ve sonra Avrupa’nın geri kalanı ise Endonezya ve Amerika’ya kadar yayıldı. Ayrıca buralarda pek çok kahvehane açılmıştır. 1600lü yılların ortalarına gelindiğinde sırf Londra’da 300den fazla kahvehane mevcuttu.
Osmanlı’nın Kahve İle Tanışması
Osmanlı’nın kahve ile ilk olarak tanışması; Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi olan Özdemir Paşa’nın, Yemen’de tanıştığı ve çok sevdiği kahveyi İstanbul’a getirmesi sayesinde meydana gelmiştir.
Kahve kısa zamanda oldukça itibarlı bir içecek olarak saray mutfaklarında yerini almıştır. Dönemin şeyhülhislamı olan Bostanzade Mehmet Efendi’nin verdiği fetvada helal olarak ilan edildi. Ardından daha da popülerlik kazanmıştır.
Tavalarda kavrulduktan ve dibeklerde iyice dövüldükten sonra cezvelerde pişirilen kahve; zamanla saraydan konaklara ve konaklardan da sıradan halkın evlerine kadar girmiştir. Bu sayede İstanbul halkı için hem oldukça popüler hem de lezzetli bir içecek haline gelen kahve, o dönemlerden beri günümüze kadar bu popülerliğini koruyarak gelmiştir.